Haluk Şahin
BU yazı, geç kalmış bir yazı. 10-16 Mayıs tarihleri arasında "Sakatlar Haftası" sırasında çıkacaktı. Karikatürist arkadaşımız Faruk Çağla'ya öyle söz vermiştim.
Gel gör ki, hay huy içinde tıngır mıngır yuvarlanarak gelmişiz Mayıs'ın 20'sine. Özür hem çok, hem yok. En iyisi o Anglo-Sakson atasözüne sığınmak: "Gecikmek hiç yapmamaktan iyidir."
Faruk Çağla ödüller almış, sergiler açmış başarılı bir karikatürist. Ben bu karikatür işinden biraz anladığımı vehmederim: Bakıyorum çizgileri yalın, esprileri dozunda, konuları çağdaş... Evrensel düzeyi yakalamış genç bir sanatçı. Faruk Çağla'da iş var.Faruk Çağla aynı zamanda bir sakat. Faruk Çağla sakat demiyorum, "bir sakat" diyorum, çünkü arada büyük fark var.
Faruk Çağla sakatlığını saklamıyor; sakatların insanca yaşam sürebilmesi için çaba gösteriyor.
Faruk Çağla sakatların toplumsal trajedisini karikatürlerinde de ele alıyor. Yüksek merdivenlerin tepesine oturtulmuş ortopedi kliniğine nasıl çıkacağını düşünen sakatın şaşkın bakışında, toplumumuzun sakatlara yaklaşımının tüm ipuçları yer almakta...
Körler okulunda kara tahtaya yazı yazan öğretmeni de çizebilirdi.
"BANA bir şey olmaz."
Bu cümleyi "Ünlü Son Sözler" antolojisinde altın yaldızlı harflerle yazmak gerekmez mi?
Devamını oku...