F.Çağla Hakkında Yazılanlar

Haluk Şahin

BU yazı, geç kal­mış bir yazı. 10-16 Mayıs ta­rihleri arasında "Sakatlar Haf­tası" sırasında çıkacaktı. Karika­türist arkadaşı­mız Faruk Çağla'ya öyle söz vermiştim.

Gel gör ki, hay huy içinde tıngır mıngır  yuvarla­narak  gelmişiz Mayıs'ın 20'sine. Özür hem çok, hem yok. En iyi­si o Anglo-Sakson atasözüne sı­ğınmak: "Gecikmek hiç yap­mamaktan iyidir."

Faruk Çağla ödüller almış, sergiler açmış başarılı bir karika­türist. Ben bu karikatür işinden biraz anladığımı vehmederim: Bakıyorum çizgileri yalın, espri­leri dozunda, konuları çağdaş... Evrensel düzeyi yakalamış genç bir sanatçı. Faruk Çağla'da iş var.Faruk Çağla aynı zamanda bir sakat. Faruk Çağla sakat demi­yorum, "bir sakat" diyorum, çünkü arada büyük fark var.

Faruk Çağla sakatlığını saklamıyor; sakatların insanca yaşam süre­bilmesi için çaba gösteriyor.

Faruk Çağla sakatların top­lumsal trajedisini karikatürlerin­de de ele alıyor. Yüksek merdi­venlerin tepesine oturtulmuş or­topedi kliniğine nasıl çıkacağını düşünen sakatın şaşkın bakışın­da, toplumumuzun sakatlara yaklaşımının tüm ipuçları yer al­makta...

Körler okulunda kara tahtaya yazı yazan öğretmeni de çizebilirdi.

"BANA bir şey olmaz."

Bu cümleyi "Ünlü Son Söz­ler" antolojisinde altın yaldızlı harflerle yazmak gerekmez mi?

Devamını oku...

Faruk Çağla

Fakir Baykurt

(Yazın Dergisi Kasım 1985 Frankfurt- Almanya)

Heidelberg'de Immi Waechter'in evinde buluşacaktık.Saat 18.00'deyemeğe otura­cak, sonra Gutenberg Kitabevi'ne gidecektik. Faruk Çağ­la,Hasan Aydoğan, Helga Reindal. Immi'nin evi merkez is­tasyondan sonra çok sürmezmiş, ama Jörg Kuglin bir tak­si tuttu gene. İyi oldu, daha çabuk vardık. Vardık ki bekliyorlar. Hasan uzunca boylu, Malatyalı. Faruk İstanbul çocu­ğu, boyu ortanın üstünde. Koy  u gözlük takmış... Ayağa kalkarken biraz zorluk çektiğini gördüm. Bir bacağı öbüründen kısaydı. 0 gün orada tanış­tık, işte o güzel karikatürleri çizen Faruk Çağla buydu...

Sanat tarihinde kimi sa­natçıları başarıya erdiren birtakım itilerden söz edi­lir. Örneğin erken yaşta çekilen acılar, örneğin üvey ana elinde büyümek. Örneğin aşırı yoksulluk, sakatlık, hastalık. Düşünürsünüz, bunlar ol­masaydı,şu şu şu sanatçılar olmazdı. Kesin biliniyor ar­tık, aşağılık duyguları da insandan insana değişerek olumlu roller oynuyor.

Devamını oku...