
SÖYLEŞİ / Merhaba Dergisi 1986 Almanya
SANATÇI DÜNYA'YA SÖYLEYECEK SÖZÜ OLAN İNSANDIR
Merhaba: Klasik bir soruyla başlıyoruz, ama okurlarımızın tanıması açısından kısaca özgeçmişinizden söz eder misiniz?
Çağla: 1957 yılında İstanbul'da doğdum. Küçük yaşlarda resim yapmaya başladım. Beni resim yapmaya evrak memuru olan babam yöneltti diyebilirim. Evimizde bol kalem, kağıt bulunurdu. Babam bana oyun olsun diye çeşitli hayvanların resimlerini çizerdi. Ben de onların aynısını taklit etmeye uğraşırdım. İlk ve ortaokul yıllarımda ise çizgi romanları taklit ettim hep... Sonra canlı varlıkları ve doğayı taklit etmeye başladım. Böylece bileğim ve gözüm resim yapmaya alışmıştı. Ama düşüncem ve vermek istediğim mesaj eksik kalıyordu.1975-1980 yılları arasında Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümünü bitirdiğim zaman her varlığın resmini yapabilecek düzeye gelmiştim. Kısacası, aldığım grafik eğitimi ve kültürü bana resimsel değerlerin hepsini nerede ve nasıl kullanacağımı ve bunları kullanarak en iyi mesajı en vurucu şekilde nasıl vereceğimi öğretmişti.1980 yılından itibaren grafik dalında ödüller kazanmaya başladım. Ama aynı yılın kasım ayında geçirdiğim
başarısız bir ameliyat bütün dünyamı altüst etti. Eve kapalı kaldım, sokağa çıkamadım. İsyan ettim, haykırmak, bağırmak, derdimi tüm dünya ile paylaşmak istedim... Ve o günlerde anladım ki "sanatçı dünya'ya söyleyecek sözü olan insandır." Hastanelerimizin durumunu, benim kişisel acılarımı, diğer hastaların içinde bulunduğu zorlukları nasıl anlatabilirim diye düşündüğümde en etkili aracın "karikatür" olduğunu anladım. Böylece karikatürcü oldum. Önceleri sakatlık ve hastalık üzerine çizerken gençliğimden bugüne kadar okuduğum toplumsal ve kültürel eserlerin etkisiyle artık konularım en geniş alanlara kaydı... Aldığım grafik eğitiminin de büyük katkısı oldu. 1982-83 yılları arasında Türkiye'de bazı birincilik ödülleri aldım.1982-85 yılları arasında on kez Türkiye'de 5 kez F.Almanya'da sergiler açtım. F.Almanya'da Duisburg'da 4.lük ödülü almamın bu ülke ile tanışmama katkısı büyük oldu.1983 yılında F.Almanya'da ilk ameliyatımı oldum. Şimdi 7 aydan beri yine buradayım. Ve kalan son iki ameliyatımı olmak için uğraşıyorum.Böyle devam ederse korkarım bu ameliyatları olamayacağım, çünkü bana açılan bağış kampanyasına 3 ayda iki bin mark gelmiş. Daha 18 bin Mark gerekli.
Merhaba: Bildiğiniz gibi,1986 yılı Dünya barış Yılı olarak ilan edildi. Barış yılında, barışın gerçekleştirilmesi için genel olarak sanatçıların rolü ve bir sanatçı olarak sizin rolünüz nedir?
Çağla: Yukarıda da belirttiğim gibi. Dünya'da kendilerine "sanatçı" denilen ve "sanat" adı verilen işi bir "meslek" olarak sürdüren ve bunda kendini kanıtlamış kişilerin "dünya'ya söyleyecek sözü" olmalıdır... Barış yılında, barış konusunda sanatçıların görüşleri ve tavırları bunların eserlerine yansıması o sanatçıların Dünya'ya bakış açıları ve felsefeleriyle ilgilidir.
Bir iyi niyet belirtisi ve bir özlem olarak barış konusu benim karikatürlerimde de sıkça görülür. Bütün Dünya'daki sınırların ve askeri güçlerin kalkması evrensel barısın oluşması en insani ve en nihai arzumdur. Bu yolda harcanan en küçük çabayı bile çizgilerimle destekledim, gördüm ve göstermeye çalıştım. Lakin diyalektik olarak barış kavramından söz edebilmek için onun karşıtının yani savaşın da varlığını bilmek gerekir. Sanatçı gibi değil politikacı gibi konuşacağım ama zulüm edeni, savaşanı, savaşma isteğiyle yanıp tutuşanı "barış"a davet etmek barış'a zorlamak, barış için çalışmak da bir savaştır aslında. Ben sanatçıyı, salt sanat yapan adam olarak değil, felsefenin bilimin estetik potasında eritilmiş kişiliği olarak ele alıyorum. Böyle sanatçılara binlerce selam...
Merhaba: Kendi karikatür anlayışınızı açıklar mısınız? İzlediğiniz yol nedir? Buna ilişkin olarak F.Almanya'daki etkilenmelerinizin genel anlayışınızdaki yeri nedir?
Çağla: Ben karikatürü uluslararası bir dil olarak görüyorum. Bu nedenle çizdiklerimin yüzde doksan dokuzunda yazı yoktur. Yazıyı ancak espriye uyarsa kullanırım, yoksa çizgilerimi veya mesajımı edebiyatın egemenliğine bırakmam. Benim karikatürlerimde yazı çok gerektiği anlarda vardır ve çoğunlukla salt görsel anlatırım. Anlatım üslubum bazen çok zor anlaşılır ve entelektüel boyutlarda veya çok yalın ve basit olabilir. Bu, o anki ruhsal durumum ya da hitap ettiğim kitlenin yapısıyla ilgilidir. Fakat asla ve asla slogancı, sanat değeri olmayan işler yapmam. Benim karikatür dünyam, hatta yaşantım zıtlık üzerine kurulmuştur. Diyalektiği her nefes alışımda hissederim. Savaş-bariş, gece-gündüz, iyi-kötü, yoksul -zengin, ezen-ezilen gibi... Zıtlık temasından hareket ettiğim için konu sıkıntısı çektiğimi hatırlamıyorum. Bir konu üzerinde düşüneceksem önce "temel çelişkiyi" saptar, sonra onun üzerinde mantık yürütürüm.
F.Almanya konusuna gelince, Almanca bilmediğim için Alman toplumunun zıtlıklarını bilemiyorum. Bu konuda yeterli birikimim ve araştırmam yok. Ama Türkiye'den uluslararası karikatür albümlerinden, kataloglarından Alman karikatürcüleri hakkında bilgi sahibi olduğumu sanıyorum. ... Bana öyle geliyor ki, Alman toplumu çalışmaktan düşünmeye vakit ayıramıyor ya da televizyon seyretmekten. Bu nedenle açtığım karikatür sergilerinde entelektüel mesajı olan karikatürlerime hayranlıkla bakıyorlar. Ayrıca kendilerini düşünmekten alıkoyan, magazin türünde, suya sabuna dokunmayan, çok basit esprili, alt yazılı, balonlu karikatürleri görmeye o kadar alışmışlar ki benim çizdiklerimi karikatürden daha başka şey olarak düşünüyorlar belki de. Sonra buradaki Türklerin durumu,"uyum" adı altında yapılan "uydurulma", giyim, kuşam, gelenek ve felsefe farklılıkları, bunları da çizeceğim. Çizeceğim diyorum ama nasıl, hangi gelirle? Nasıl yaşayacağım, kendimi nasıl finanse edeceğim, hangi evde kalacağım, hangi odada yatıp, hangi masada çizeceğim? Bu sorunlar çok bilinmeyenli denklemler gibi çözüm bekliyor...
Merhaba: F.Almanya'daki yabancılara uygulanan politikaya karşı yabancı sanatçıların rolü ne olmalı? Alman sanatçılarla beraber ne yapabilirler? Ya da ayrı olarak ne yapılabilir?
Çağla: Biraz önce ben yabancı bir sanatçı olarak ne yapmak istediğimi neleri gözlemlediğimi anlatmaya çalıştım. Eğer ben bir insan olarak evrensel kültürü ve uygarlığı hazmetmişsem, bir Alman sanatçısından da aynı şeyi beklerim. Her iki ülke sanatçısının da birbirlerinden habersiz olarak ortaya koydukları yapıtlar sonunda aynı yerde buluşuyorsa, zaten aralarında bir ortaklık kurulmuş demektir. Yeter ki aklın yolu bir olsun...
Merhaba: Genel olarak F.Almanya'da bulunan yabancıların sanat etkinlikleri nasıl olmalıdır? Yani, ülkelerinden getirdikleri sanat mı olmalıdır, yoksa F.Almanya'da oluşturdukları sentez (bileşik) bir sanat mı olmalıdır?
Çağla: Çok güzel bir soru bu fakat yanıtlanması da zor... Aslında yanıt kolay ama, bizimkiler bana darılabilir. Ben 8 aydır F.Almanya'da bulunuyorum, katıldığım Türklere ait gecelerde, eğlencelerde folklordan başka sanat etkinliği görmedim.
Türkiye'den gelmiş sanatçılar aynı Türk işçileri gibi yapayalnız, terkedilmiş durumda... Ne yaparlarsa kendi bireysel gayretleriyle yapıyorlar. Ben, bu koşullarda F.Almanya'da Türk sanatçılarının çok büyük zorluklarla karşı karşıya olduklarını ve Türk işçilerinin de bir kültür karmaşası, sanat karmaşası içinde olduğuna inanıyorum... Aynı Sentez sanata gelince, bir bunalım yaşanmakta. Bu bunalım Türkiye'de de yaşanmakta olup, ulusal kültür mü, evrensel kültür mü, yoksa onun sentezi mi, tartışmaları yapılmakta. Almanya'daki Türkiye kültürünün çıkmazları bunlar. Doğal olarak ulusal sanat da bunun içinde. Kesin kanım o ki, özünü ulusal temellerden alıp evrenselliğe doğru uzanmayan hiçbir sanat, hiçbir yabancı ortamda dayanak noktası bulamaz. F.Almanya'daki sentez sanata gelince, sanat evrenselliğe uzandıkça zaten bir senteze bir bileşime varmış demektir. Böylece Türklerin ve Almanların ortaklaşa zevk aldıkları bir sanat olur ki, zaten onu İtalyanlar Yunanlılar ve Amerikalılar da beğenirler. Bence sanat olayını Türk yapmış, Alman yapmış önemli değil. Şarkılar kardeşçe hep bir ağızdan söylenebiliyor mu, aynı resmi ikisi de seyredebiliyor mu, aynı sinemaya gidebiliyor mu, o zaman sanat sanattır, o zaman gerçek barışın temelleri atılır. Sanatın internasyonelliği derken bunu kastediyorum ve kendi adıma bir amatör olarak bunu yapmaya çalışıyorum.
merhaba 17/'86 23