Ayı Muhabbeti

Ayının biri ile çobanın biri arkadaşmış… Çoban koyunlarını otlatırken çobanın kaval sesi, ayıyı büyülermiş… Ayı çobana bal ve armut getirirmiş. Çoban da ayıya kaval çalar, ona peynir ekmek ve ayran ikram edermiş. Ayı TOPLAYICI olduğu için armudu ve balı doğadan bulur ama peynir ekmeği ve ayranı ancak ÜRETİCİ OLAN çobandan temin edermiş.

Bir gün ayı peynir ekmeği yemiş, toprak çanaktan ayranı içmiş, kaval ezgilerinin de etkisiyle çobanın yanında uykuya dalmış.

Bir sinek ayının burnuna konup duruyormuş. Arkadaşının rahatsız olduğunu gören çoban avucunu yarım yumarak elini ayının burnundaki sineğe doğru sallamış, ayı uyanmış ama çoban da sineği bir hamlede yakalamış.

Ayı korkuyla irkilmiş, ne oldu ne yaptın bana demiş.Çoban da durumu anlatıp avucundaki ölü sineği göstermiş… Ayı, çobanın bu inceliği karşısında nasıl teşekkür edeceğini bilememiş.

Aradan günler geçmiş. Bir gün çoban uyuya kalmış. Bala üşüşen sineklerden biri de çobanın bal bulaşmış ağzına yüzüne konmaya başlamış.

Bunu gören ayı, teşekkür borçlu olduğu sevgili dostunu rahatsız eden bu küçük yaratığa öyle öfkelenmiş ki, yaradana sığınarak sineğe müthiş bir şamar patlatmış.

Devamını oku...

Türkiye’de ilk beşe giren şehirler arası otobüslerle yolcu taşıyan firmalarından biri,  bebekli bayan yolcuların bebeklerini bedava taşımaktan bıkmış. Çünkü anneler tek kişilik bilet alıp, toplumdaki anneye saygı duygularını kullanıp yanlarındaki boş koltuklara bebeklerini oturtarak adeta gasp ediyorlarmış.

Firmanın üst yönetimi bu duruma son vermek için, aynen otomobildeki gibi bebek koltuğu  modelini uygulamaya karar vermiş.

Bu büyük otobüs firmasının genel müdür yardımcısı bayanı yaklaşık 20 yıldır tanıyordum.

Kendisi yabancı dille eğitim yapan bir fakülteyi bitirmiş, araştırma geliştirme ve sistem analiz uzmanı olarak bazı önemli sigorta, banka ve finans kuruluşlarında çalışmış AYI tiplemesine uymayan, çağdaş ve modern kültüre sahip bir hanımefendiydi…

Ama gelin görün ki, çağdaş bilimin uygulanmadığı ortamlarda insanlar ne hale geliyor…

Bakın ne yapmışlar;

Firmanın üst yönetimi, çeşitli reklam ajanslarından fiyat teklifi almadan önce kendi kafalarından bir konsept ve brief belirlemişler. Demişler ki, biz bebek koltuğu uygulaması başlattığımıza göre, öncelikle bunun için bir bebek koltuğu ve bir bebek gerekiyor. O halde canlı bir bebeği, bebek koltuğuna oturtacağız, bu bebek koltuğunu da otobüs koltuğuna yerleştireceğiz. Sonra bir fotoğrafçı çağıracağız, ve fotoğraf çektireceğiz.

Devamını oku...

Mecidiyeköy’ de 5-6 kişilik kadrosu olan bir ajansta çalışıyordum.  O günlerde hızla büyüyen Orta Doğu Arap-Kürt sofrası kebapçı zincirlerinden bir tanesine broşür hazırlıyorduk.

Firmanın reklam işleriyle görevlendirdiği genç ve güzel bir bayan yetkili ile karşılıklı saygı çerçevesinde zevkli bir ön çalışma yapmıştık…

Daha sonra son değişiklikler için bu bayan, patronlardan biriyle geldi. Gelen patron kardeşlerden biriydi, göbeğine kadar açık kıllı göğsü ve gerdanındaki parmak kalınlığındaki altın zinciri ile restoran zincirlerinin servetine ve Abuzer Kadayıf tiplemesine aynen uyuyordu.

Önce parayı, sonra kadını belli bir yaştan sonra gördüğü için yanındaki güzel bayana hava atıyor, grafik tasarım üzerinde istediği olur olmaz değişiklikleri bana yaptırıyor, bayana da  ikide bir “nasıl oldu” diye soruyordu. Bayan kaçamak cevaplar veriyordu, çünkü tasarım artık tasarım olmaktan çıkıyordu. Bay kıllı kadayıf umduğu takdir ve desteği bayandan göremiyordu.

Tasarım katliamına son vermek için son bir şansımı deneyerek hiç de kullandığım bir üslup olmadığı halde, istenilenlerin grafik tasarım kurallarıyla bağdaşmadığını güzel sanatlar okullarında böyle öğretilmediğini söylemek talihsizliğinde bulundum. Aklımca, mektepli olmama sığınacak ve tasarımı kurtaracaktım.

Adam aynen şunu dedi;

Devamını oku...